15 Kasım 2015 Pazar

Üst Üste Gelen Kayıplar

Kitap artık 25 yıl sonrasından bahsetmeye başladı. Münire aynı eski günlerdeki gibi mutsuz üstelik mutlu olmayı hak ediyorken. Cemil ülkenin diğer ucuna ailesiyle beraber gönderilmiş. Münire Cemil'in nerede, ne yaptığını bile bilmiyor. Beni de çok üzdü bu olay. Tam her şey yoluna girdi derken tekrar karamsar Münire'yi  karşımda görmek beni çok üzdü. Hiçbir şeyin anlamının kalmadığını söylüyor, baktığı her yerde yine onu gördüğünü söylüyor. Münire Cemil'den ve Cemil'in hayalinden kurtulamıyor. 

Üst üste kuzenini, babasını,annesini ve dadısını üstüne evlerini kaybediyor Münire. Bir de Cemil'in gidişi var. Yine "Bu kız bunları hak edecek ne yaptı?" diye sormaktan alıkoyamıyorum kendimi. İşte tam bu zamanlar Münire'yle dertleşmek istediğim zamanlar. Kuzenini kaybettikten sonra halası da eskisi gibi değil artık. Münire'yle ilgili konulara eski ilgisini göstermiyor. Münire yine yalnız kaldı. Her şeyin üstüne Cemil'in de evlenip yuva kurduğunu öğrendiğim zaman yaşadığım kısa süreli şok var bir de. O Münire'yi sarsmıştır diye düşünüyordum ama Cemil'in mutluluğuna imrendiğini söylemiş yani bu kadar mı yumuşak karşılayacaktı? Ben bile böylesine üzüntü,sinir ve kıskançlık duymuşken. Ve özellikle beni şaşırtan olay Münire bu kadar yıldır boşanamadı mı? Nasıl boşanmak bu kadar uzun sürdü hayret ediyorum. Tabii zaman şartları çok farklıydı ama her şey biraz daha önce olsaydı belki de Cemil'in çocukları şu an Münire'den olacaktı. Belki de evli olduğundan Sultan onunla evlenmek istemeyecekti. Her şey çok farklı olacaktı. Ama tabii ki ne zamanı geri alacak ne de kaderi değiştirebilecek yetkimiz var. Sona yaklaştıkça hissediyorum ki bu hikayenin sonu mutlu bitmeyecek. 


Tatlı Kıskançlık

Münire çocukluklarında olduğu gibi Cemil'le camdan cama tatlı bir telaşla konuşuyor yine. Ama Fatma Hanım'ın onları buluşturduğu günlerden sonra bu çocukça heyecan az geliyor ona. En sonunda Cemil'le Münire'nin halasının yalısında buluşmaya karar veriyorlar. Fakat ikisi de endişeli,buluşamama korkusundalar.

                                                                 ***
Yalıya gittiği zaman halası Cemil'i sorup, her şeyi bildiğini söyleyince, içim rahatladı. Münire de mutluluk göz yaşları akıttı. Yıllardır yalnızdı Münire ve ona ilk candan alakayı gösteren halası oldu. Halası buluşma ayarlamayı teklif etti ama zaten Cemil'le Münire anlamıştı. Az sonra Cemil'le koruda buluşup,yılların hasretini gidereceklerdi. İşte bundan sonra benim için kitaptaki en güzel yerlerdi. Cemil Münire'ye yine o şarkıyı söyledi.Tıpkı Münire'nin hayallerindeki gibi geçti günleri. Buluşmalarını okumak bana iyi geldi. Daha sonra Cemil'i Münire'nin halası eve misafir ettiğinde, iç sesim "Cemil ve Münire olacak." dedi. Münire'nin halası sanki Münire'nin babasını ikna edecek, Cemil ve Münire evlenecek hissine kapıldığım da doğrudur.
        Münire'nin burada kaldığı zaman boyunca Cemil ve Münire yine buluştular. Sandalla turlar yapıp, mutluluklarını tazeliyorlardı işte. Ben de okurken kendimi tutamayıp hep bir tebessümle okudum bu  bölümleri. Onları mutlu görmek, beni mutlu ediyordu işte.Kitaba başlamadan demiştim zaten onlarla gülüp,onlarla ağlayacağım diye. Bir de Münire'nin tatlı kıskançlığı var ki en hoşuma giden oydu. Hıdiv İsmail Paşa saz alemi düzenlemişti ve Münire'nin de Cemil'in de ailesi orada olacaktı. Sandaldayken farkına varmadan yaklaştılar. Tam o sırada yine o şarkı çaldı. Münire için tabii ki Cemil'in söylemesiyle aynı şey değildi, ama yine de şarkının büyüsüne kendini kaptırdı. Bir ara Münire kitapta çok güzel bir kadından bahsediyor. Tabii Münire'nin kadın üstündeki yoğun ilgiyi fark eden Cemil de kadını tanıtıyor. Kadın herkesten uzak, kimseyi görmüyor. Ama Münire kadına tekrar döndüğünde kadının Cemil'e baktığını anlayınca içini kaplayan kıskançlık duygusuyla "Dönsek mi artık; çok geç kaldık." diyor. Cemil hiç itiraz etmeden geri dönmeye başlıyor. Münire'nin aklı kadında kalıyor ve bu bana çok saçma geldi. Cemil'i elinden alacağını düşünüyor. Nasıl olur ki bu? Sanırım Münire aşktan delirmiş, Cemil'i kaybetme korkusu var içinde. Ama pek tabii, buluşmalara devam ediyorlar. Yani Cemil'i elinden almıyor Mısır Prensesi...

Eve Dönüş

Münire'ye habeş kızının hamile kaldığı haberi gelmesi beni de Münire'yi de mutlu etti. Çünkü eve dönüş için bir şansı vardı artık Münire'nin. Rüknettin'in yaptığı karşısında çok üzülmüştüm ama şimdi "İyi ki yapmış." diyorum. Münire üst üste gelen bu mutlulukları hakediyordu. Evinde kaldığı günler o kadar mutlu ki Münire. Özgür olduğunu hissediyor. Ona kötü gelen her şeyden uzaklaşmış, ona iyi gelenlerin yanında, onlarla mutlu. Rüyalar görüyor. Çocukluğundaki mutlu anıları, Cemil'le evlenmiş henüz on altı yaşında bir genç kız olarak görüyor rüyalarında  kendini.Uyandığında ise rüya ve gerçeği bir süre ayırt edemiyor. Büyük özlem duyuyor çocukluğuna. Annesi ve babası kendini suçlu hissediyorlar Münire'ye yaşattıkları için. İşte bu yüzden Münire'ye daha bir özen gösteriyorlar, onu el üstünde tutuyorlar. Ve tıpkı eskisi gibi camdan cama konuşabiliyor Münire Cemil'le. Giderek her şey yoluna giriyor.

Uzaktan Sevmek

Geçen yazıda kitapta olaylar çok durgun diye sitem etmiştim. Ama Fatma Hanım Münire'nin hayatına girdğinden beri her şey daha iyi oldu. Münire ve Cemil'in buluşmaları, Münire'nin kaynanasını türlü bahanelerle kandırmaları çok hoşuma gitti. Ama nedense bir türlü Fatma Hanım'a tam anlamında güvenemedim. Ayrıca garip bir şekilde Fatma Hanım'ı hep Adile Naşit olarak hayal ettim. Şimdiye kadar kafamda ne Münire'yi ne de Cemil'i canlandıramamışken bugün ufak ufak Cemil hakkında bir şeyler oluşmaya başladı kafamda. Fakat Münire hala karanlık.


   Münire'nin Cemil'den mektup aldığındaki heyecan, mektubu sürekli okuması hatta ezberlemesi,  mektubun kaybolma ve birileri tarafından okunma telaşı bana o kadar tatlı geldi ki. Orda olsam  Münire'ye sarılırdım, onunla beraber aynı heyecanı yaşardım. Zaten buluşmaya giderken olan  heyecanından bahsetmiyorum bile. Ya bana gerçekten sevmeyi anlattı Münire. Başlarda Münire  savaşmadı mı savaşamadı mı diye soruyordum hep kendime. Belli ki Cemil'de aynı şeyleri düşünmüş  ve o benim aksim Münire'nin savaşmadığını düşünmüş. Münire'ye bunu ima ettiğinde Münire'nin  canını nasıl yaktı nasıl ağlamasına kıydı bilemiyorum. Zaten en nefret ettiğim insan tipi, hiçbir şeyi  bilmeden konuşan, önyargılı davranandır. Zaten bu kısmı okuyunca da Cemil'e biraz sinirlendim ve  biraz kırıldım. Aklımdan "Cemil, Münire'yi haketmiyor." diye geçirdiğim de oldu...
















Ama Münire yaşadığı duygulardan ne güzel bahsediyor, ne güzel anlatıyor. Sanki Münire benim, bunları ben hissediyorum. Peki Cemil ne hissediyor? İşte Münire hep bunu düşünüyor. Cemil kendisi hakkında hala aynı duygulara mı sahip? Onun sevdiği gibi seviyor mu kendisini? Heyecanı aynı mı?
Cemil'in söylediklerine bakılırsa, evet. Her şey yolunda gibi. Ama bu şekilde daha nasıl devam edebilirler ki? Cemil ve Münire'yi düşündükçe  Cemal Süreya'nın "Uzaktan Seviyorum Seni" şiiri aklıma geliyor. Gerçekten Cemil ve Münire'yi anlatıyor. Her şey cesaret işi belki de. İkisi de her şeyi boşverebilir, kaçabilir. Ben ilerleyen sayfalarda bunun için atılan adımlar görmek istiyorum. Mutluluk en çok Cemil ve Münire'nin hakkı.


12 Kasım 2015 Perşembe

İHANET

Az önce kitapta okuduğum kısım beni şok etti. Rüknettin gibi birinden bunu asla beklemiyordum. Belli ki Münire'de beklemiyordu böyle bir şey. Her gece odadan kaçıp giden Rüknettin'in kilere gittiğini düşünecek kadar iyimserdi belki de. Ama insanın başına ne geliyorsa meraktan geliyor zaten. Eğer Rüknettin'i takip etmeseydi olanların hiçbirini öğrenmeyecek,kendini üzmeyecekti. Bir de Münire bıu kısımları hemen atlamış. Hatırladıkça üzülüyor muydu acaba?

  Kaynanasının arkadaşlarının bohçacılar olduğunu söylemiş bir de. Sanırım diğer evlerde neler olup   bittiğini en iyi bohçacılardan öğreniyor. Bir ara Cemilin lafı geçiyor ama kaynanası ne Cemil'in ne de Hakkı Paşalar'ı tanımadığı için üstünde durmuyor. Fakat ben hangi olay hakkında Cemil'den böyle bahsettiklerini merak ediyorum. Sanırım bunu da ilerleyen sayfalarda görürüm.

Hepsinden daha çok beni ilgilendiren olay Rüknettin'in yaptığı. Canımı Rüknettin'in yaptığı şey çok yaktı. Münire'nin yaşadıklarını haketmediğini onlarca kez söyledim de, bunu hiç haketmiyordu. Bir insan için çok kötü bir şey. Yaşamamak için dua ettiğim ne varsa hepsini Münire yavaş yavaş yaşıyor. Bunun bir kitap,Münire'nin de karakter olduğunu bilmeme rağmen onunla üzülüyorum onunla ağlıyorum ama onunla seviniyorum diyemeyeceğim çünkü Münire hiç mutlu olmadı. Zaten tek isteğim de ilerleyen sayfalarda Münire'nin mutluluğuna ortak olmak. Şu an olaylar çok durgun ve ara ara sıkılıyorum. Devamında umarım güzel şeyler bekliyordur beni.

10 Kasım 2015 Salı

Hayal

Münire'yi yavaş yavaş tanımaya başladım ve ne kadar güçlü bir karakter olduğunu gördüm. İnsanın tanımadığı ve istemediği biriyle evlendirilmesi gerçekten kötü,çok kötü bir şey. Kaldı ki Münire Cemil'e aşıkken evlendirildi. Münire'yle konuşup,ona nasıl sabrettiğini sormak isterdim.
      Münire düğününü bile yine Cemil'in hayalinden dolayı hatırlayamayacak duruma gelmiş. Anlatımında da nasıl huzursuz olduğunu ortaya koymuş zaten. Münire'nin sürekli eski haliyle,şimdiki halini karşıalştırması çok hoşuma gidiyor. Münire kendisinin iki ayrı insan olduğundan da bahsediyor,işte benim için kitabı özetleyen taraf da buraydı:
Ve ilerleyen sayfalarda benim gerçekten içimi parçalayan bir olay, Rüknettin'in her yemekten sonra uyuyakalıp Münire'yi kitaplara bıraktığı zamanlardı.Kitabı okudukça hayallere dalan Münire'nin kendini Cemil'le Paris'te hayal etmesi beni gerçekten duygulandırdı ve samimi söylemek gerekirse kitapta gerçekten içime dokunan bir bölümdü.
 "Onun gözü tekrar kapanır ve beni bir müddetcik daha kendi halimle, kendi hayalatıma bırakırdı. Bir müddetcik... Fakat, bu müddetcik içinde neler olmazdı. Büyük Frenk romancılarının önüme serdiği uçsuz bucaksız alemlerde öyle uzun, öyle uzun seyahatlere çıkardım ki,artık geriye dönebileceğimi tahmin edemezdim. Hem bu seyahatlerde ben yalnız da değilimdi. Cemil Bey hep yanı başımda idi.Onunla kah çocuklar gibi el ele vererek, kah sevdalılar gibi kolkola girerek diyar diyar dolaşırdık. O, beni bazen belimden tutardı. Ben, başımı onun omzuna dayardım. Arada bir durup bakardı. Cemil Bey:
"-Bu hangi şehir?" diye sorardı.
Ben:
"-Paris" derdim.
"-Ya şu geniş caddenin ta ucundaki korkuluk?"
"-Bolonya Ormanı."
"-Bizim Mihrabat'dan daha mı güzel?"
"-Daha güzel. Çünkü, burada sevişen çiftler yanyana oturabilir. Çimenler üstüne yanyana uzanabilir."
"-Kimse karışmaz mı onlara?"
"-Kimse karışamaz onlara.Hatta anaları,babaları bile."
"-Sen bütün bunları nereden biliyorsun?"
"-Alexandre Dumas'dan,Alphonse Karr'dan ve daha bunlar gibi birçok Fransız romancısından öğrendim," derdim.
Sonra gülüşürdük.Sebepsiz,uzun uzadıya gülüşürdük."

İşte sonra anladım ki, Münire'nin en çok istediği şeylerden biriydi Cemil'le çekinmeden,saklanmadan mutlu olmak. Ama ona Cemil'le kurduğu hayaller bile yetiyordu. Münire hayalleriyle mutlu oluyordu. Ama belki de bunlar hayal değil de gerçek olsa Münire için bu kadar kıymetli olmazdı. İçimi acıtan şeyin Münire'nin canını nasıl acıttığını düşünmek bile kalbimin sıkışmasına neden oluyor.Ya gerçekten çok acı bir şey. Ben de ,Münire'nin bir karakter olduğunu bilmeme rağmen, ona dijital hikaye yazdım. Bunların hayal değil de gerçek olduğu bir hikaye.


Sanırım tüm yazılarımı böyle bitireceğim bilemiyorum ama, Münire'nin gerçekten mutlu olduğu günler bizi beklemeli. Münire yaşadıklarının hiçbirini haketmiyor çünkü. İyi akşamlar.